Anne Sütünün Azalmasının Nedenleri ve Arttırmanın Yolları...

ANNE SÜTÜNÜN AZALMASININ NEDENLERİ VE ARTTIRMANIN YOLLARI

 Anne sütü; bebekler için vazgeçilmez bir besin öğesidir. Başka hiçbir besin öğesi anne sütünün yerini tutmamaktadır. Bundan dolayı anne sütünü azaltan ve arttıran faktörleri iyi anlamakta fayda vardır.

Anne Sütünü Azaltan Nedenler Nelerdir?

Annede stres varlığı, yanlış emzirme teknikleri ile bebeği emzirme, annenin yetersiz ve yanlış beslenmesi gibi sebepler anne sütü azaltabilmektedir.  

Stres

Anne sütünün yapımında görevli başlıca hormon prolaktin hormonu iken, sütün kanallardan bebeğe ulaşmasını sağlayan hormon ise oksitosin hormonudur. Oksitosin hormonunun stres durumlarında kandaki düzeyi azalmaktadır. Böylelikle anne sütünün bebeğe ulaşmasında aksaklık olur. Emziren annelerin bu nedenle stres faktörlerinden uzak durmaları gerekmektedir.

Yanlış Pozisyonda Emzirme

Eğer bebeğinizi doğru pozisyonda emzirmezseniz, bebeğiniz sütünüze tam olarak ulaşamaz ve her geçen gün sütünüz azalmaya başlar. Yanlış pozisyonda emzirme ayrıca göğüs uçlarında yaralara da neden olabilmektedir. Bunun için ilgili sağlık profesyonellerinden doğru pozisyonda emzirmeyi öğrenmenizde fayda vardır. Bebeği doğru pozisyonda yani onun rahat edeceği şekilde emzirmek için emzirme yastıkları kullanabilirsiniz.

Bebeği Emzirmekten Kaçınmak

Bebeğinizi her istediğinde emzirmemek veya emzirmekten kaçınmak, daha kolay olduğu için anne sütü yerine mama vermeye çalışmak sütünüzü azaltan önemli bir faktördür. Bu gibi olumsuz davranışlardan kaçınmanız gerekir.

 Anne Sütü Nasıl Artar?

Anne sütünü arttırmanın birçok yolu vardır.

  1. Bebeğinizi Sık Sık Emzirin!

Bebeği her istediği zaman veya sık sık emzirmek anne sütünün azalmasının önüne geçen ve arttıran bir davranıştır. Bu nedenle sütünüzün artmasını istiyorsanız bebeğiniz her istedikçe veya  sık sık emzirin. Özellikle doğumdan sonraki ilk on gün bu açıdan çok önemlidir.

  1. Süt Sağma Makinesi ile Sağma Yapın!

     Anne sütünüz sık sık emzirdiğiniz halde artmıyor diye düşünüyorsanız o zaman pompanızla her beslenme sonrasında 15 dakika boyunca sağma yapın. Bu sağmalar hep emzirme sonrasında olmalıdır. Çıkan süt miktarının az olması problem değildir.

  1. Bol Su İçin!

Anne sütünün yaklaşık olarak %85 ‘i su olduğundan dolayı bol su içme anne sütünü artırmada çok etkilidir. Gün içinde en az 2-2,5 litre su içmekte fayda vardır.  

  1. Anne Sütünü Artıran Besinleri Alın!

Anne sütünü arttıran birçok besin maddesi bulunmaktadır. Bunlardan birkaçına aşağıda değinilmiştir.

Yeşil yapraklılar

Ispanak, ısırgan otu, karalahana, kırmızı pancar gibi koyu yeşil yaprakları olan sebzeler, içerdikleri vitaminler ve mineraller sayesinde emzirirken ihtiyaç duyulan ekstra kaloriyi sağlıklı bir şekilde almanıza yardımcı olur. Ayrıca içeriğindeki fitoöstrojenler de süt üretmek ve salgılamak için ihtiyaç duyduğunuz hormonları üretmenize yardımcı olur. Yeşil yapraklı sebzeleri çiğ ya da az haşlanmış şekilde tükettiğinizde onlardan daha fazla faydalanabileceğinizi unutmayın.

Havuç

Yeşil sebzeler gibi fitoöstrojen içeren havuç, aynı zamanda beta karoten ve A vitamini yönünden de zengindir. İster çiğ olarak salatanıza eklemek, ister atıştırmalık olarak tüketmek, isterseniz de suyunu sıkıp içmek emzirirken ihtiyaç duyduğunuz enerjiyi ve vitamini sağlamanızda yardımcı olacak ve sütünüzün de kalitesini artıracaktır.

Balık

Bol bol omega-3 içeren somon balığı gibi balıklar annelerin beslenmesini çok iyi destekler. Bunun yanı sıra süt üretimini sağlayan hormonları salgılamaya yardımcı olmaktadırlar.

Yulaf

Yulaf kolesterolü düşüren ve kan basıncını düzenleyen bir besin öğesidir. Ayrıca rahatlama hissi veren ve enerjinizi yükselten bir besin olması özelliğiyle de anne sütünü arttırmaya katkıda bulunur.

Humus

Nohut, tahin, sarımsak, zeytinyağı ve limon ile hazırlanan humus, emziren bir annenin ihtiyaç duyduğu neredeyse bütün besinleri içermektedir. Protein açısından zengin olan humus, süt üretimine de yardımcı olmaktadır.

Kayısı, İncir ve Hurma

Tazesini ya da kurutulmuşunu tüketebileceğiniz bu meyveler, bilinen en iyi süt artırıcı besinlerden birkaçıdır. Bol miktarda lif, potasyum ve kalsiyum içermenin yanı sıra A ve C vitamini bakımından da zengindirler. Kayısı ayrıca triptofan denilen ve süt üretimi sağlayan prolaktin hormonunu tetikleyen bir madde de içerir.

Rezene

Fitoöstrojenler içeren rezene, süt üretimini artırmaya yardımcı olan en iyi bitkilerden biridir. Taze rezene yapraklarını yemeklerinize ve salatanıza katabilir, kurutulmuş rezene tohumlarını da kaynamış suda demleyerek çay şeklinde tüketebilirsiniz. Rezenenin en iyi faydalarından biri de, süte karışarak bebeğe de geçmesi ve annede olduğu kadar, bebekte de sindirim sorunlarına iyi gelmesidir.

Rezenenin kardeş bitkisi sayılan dereotu da taze olarak tüketildiğinde süt arttırmaya yardımcı olur.

Susam

Kalsiyum yönünden zengin olan susamın, anne sütü üretimini arttırıcı özelliği vardır.

Anne Sütünün Azalmasının Nedenleri Videomuz İçin Tıklayın

Ateşli Havale...

Ateşli Havale

(Ebeveynler İçin Bilgilendirme)

 Ateşli Havale Nedir?                                   

Genel bir tanım olarak havale, ateşe bağlı olsun veya olmasın bilinç kaybı ile birlikte olan kasılmalardır. Ateşli havale ise erken çocukluk döneminde (5 ay ile 6 yaş arası) beyin ile ilişkisi olmayan, geçirdiği herhangi bir enfeksiyonun neden olduğu ateşle birlikte görülen havalelerdir.

 Hangi Vücut Sıcaklıkları Ateş Olarak Kabul Edilir ve Vücudun Hangi Bölgelerinden Ölçüm Yapılır?

Çocukların vücut sıcaklığını çeşitli vücut bölgelerinden ölçmemiz mümkündür. Sıklıkla ölçüm yaptığımız yerler olan ağızdan (oral), kulaktan, koltuk altından (aksiller) ve makattan (rektal) yapılan ölçümlerde sınır değerlerimiz farklılıklar gösterir.

  • Ağızdan ve kulaktan ölçtüğümüz vücut sıcaklığı: 37.8°C
  • Makattan ölçülen vücut sıcaklığı: 38°C
  • Koltukaltından ölçülen vücut sıcaklığı: 37.2 °C

üzerinde ise ATEŞ olarak kabul etmek gerekir. Bu ölçümleri genel olarak dijital çubuk ateş ölçerler ve kulaktan ateş ölçerler ile yaparız.

Bunun yanısıra son zamanlarda popüler olan temassız kızılötesi ateş ölçerler ile alından yapılan ölçümlerde vücut sıcaklığının 37.6 °C üzerinde olması yine ateş olarak kabul edilir.

temassızkulak     dijital

Temassız Kızılötesi                                                                              Kulaktan Ateş Ölçer                                                                     Dijital Çubuk Ateş Ölçer

    Ateş Ölçer

 

Çocuklarda Ateşli Havale Geçirme Sıklığı Nedir?

Altı yaşın altındaki tüm çocuklarda ateşe bağlı havale geçirme sıklığı %4-5 civarında iken, aile bireylerinin herhangi birinde ateşe bağlı havale olanlarda bu oran %25’lere kadar çıkmaktadır.

 Ateşli Havale İle İlgili Yanlış Bilinenler!

Ateşli bir çocuktaki titreme sıklıkla havale ile karıştırılabilir. Titreme, beyinden vücut kaslarına gönderilen ve ateş yükselmesi ile sonuçlanan bir uyarıya karşı vücudun verdiği yanıttır.  

Ebeveynler arasında yaygın olan ateş ne kadar yüksek olursa havale geçirme olasılığı o kadar artar düşüncesi de gerçeği yansıtmamaktadır. Zira bazı çocuklar daha düşük derecelerde havale geçirirlerken; bazılarında ise çok yüksek ateş durumlarında dahi havale görülmeyebilir.

Ateşli havalenin tekrarlaması konusundaki düşüncelerin bazıları da yanlıştır. Çoğu çocukta ateşli havale tekrarlamazken; az sayıda çocuk ise her ateşli hastalıkta havale geçirebilir.

 Ateşi Düşürmek İçin Yapılması Gerekenler Nelerdir?

  • Ateşi olan çocuğun hemen üstü açılmalıdır. Titriyor olsa bile üzeri örtülmemelidir.
  • Daha önceden çocuk hekiminin tarif ettiği şekilde ve dozda ateş düşürücü şurup verilmelidir. Çocuklarda en güvenilir ateş düşürücü ilaçlar parasetamol ve ibuprofen içeren ilaçlardır.
  • Daha sonra vücudun çeşitli bölgelerine (koltuk altı, alın, göğüs ve kasıklara) ıslak bez konmak suretiyle pansuman yapılmalıdır. Bu pansumanın süresi 5 dakika ile sınırlandırılmalıdır.
  • Bu müdahalelerle de düşmüyorsa ılık su ile duş yaptırılabilir.
  • Yukarıdaki sayılanlara rağmen ateş düşürülemiyorsa en yakın sağlık merkezine götürülmelidir.

 Havale Geçirmekte Olan Bir Çocukta Neler Olur?

Havale geçirmekte olan bir çocukta ilk olarak bilinç kaybı olur. Daha sonra vücudunda (özellikle kollar, bacaklar, yüz kasları) ani kasılıma ve gevşemeler olur. Gözlerde kayma, çenede kilitlenme, ağızdan köpük gelmesi bu kasılma ve gevşemelere eşlik eder.

Havale süresi her çocukta aynı olmamakla beraber genelde 3-5 dakika civarındadır. Bazen daha uzun veya daha kısa da sürebilir. Havale kesilince çocuk bitkin bir şekilde uykuya dalar. Bazı çocuklarda havale bitiminde idrar ve gayta kaçırma gözlenebilir.

 Ateşli Havale Geçirmekte Olan Bir Çocuğa Yaklaşım Nasıl Olmalıdır?

  • Panik haline girmemek havale geçiren bir çocuk için en faydalı davranıştır. Zira panik halinde iken çocuğa zarar verme ihtimalimiz daha yüksektir.
  • Çocuğun hemen yan yatar pozisyona getirililip ve dilini ısırmaması için dişlerinin arasına kalınca katlanmış bir mendil sıkıştırılmalıdır.
  • Çocuğun daha rahat nefes alması için oda (pencere veya kapılar açılmak suretiyle) havalandırılmalıdır.
  • Çocuğu sıkan kıyafetler varsa gevşetilmeye çalışılmalıdır.
  • Şayet elinizde varsa havale durdurucu fitil (diazem tüp) çocuk doktorunun tarif ettiği şekilde ve miktarda makattan sıkılmalıdır.
  • Son olarakta hasta en yakın sağlık merkezine götürülmelidir.

ÇOCUĞU HAVALE ESNASINDA SOĞUK SUYUN ALTINA KOYMAK DOĞRU BİR DAVRANIŞ DEĞİLDİR!

Büyümenin İzlenmesi ( Persentil Çizelgesi)

Sağlıklı çocuk yaşına uygun büyüyen, mental ve psikolojik açısından yaşına uygun gelişim gösteren ve herhangi bir hastalığı olmayan çocuk olarak tanımlanır. Çocuk doktorunun esas amacı da çocukların büyüme-gelişme açısından kendi potansiyellerini kazanmalarını ve olgun bir erişkin olmalarını sağlamaktır. Bu nedenle çocukların mutlaka belli aralıklarla düzenli olarak izlenmesi gerekir.

Düzenli takip çocuk hastalıkları ve sakatlıklarını önler, çocukların genetik olarak sahip oldukları büyüme ve gelişmeyi yakalamasını ve sağlıklı üretken yetişkinler olmasını sağlar.

Büyüme anne karnında döllenme ile başlayan ve adölesan döneminin sonuna kadar devam eden bir süreçtir. Büyüme potansiyeli çocuğun genetik yapısına, hormonal yapısına, çevresel (beslenme) faktörlere ve psikososyal etmenlere bağlı olarak farklılık gösterir. Ayrıca sağlıklı bir büyüme için vücuttaki tüm organların da (kalp, akciğerler, böbrek) sağlıklı olarak çalışması gerekmektedir. Büyüme iki dönemde gerçekleşir. Birincisi anne karnında intrauterin dönemdeki büyüme, diğeri bebek doğduktan sonraki büyümedir. Anne karnında bebeğin büyümesi anneye ve bebeğe ait faktörlere bağlıdır. Doğumdan sonraki büyüme ise farklı yaş dönemlerinde farklı hızlarda seyreder. Doğum sonrası süreçte büyüme süt çocukluğu, çocukluk çağı ve ergenlik olarak üç dönemde izlenir. Tabi ki her bir dönemde büyüme hızı farklıdır.

Büyümenin izlenmesi çocuk sağlığı ve hastalık bölümünün en önemli pratiklerinden biridir. Bir çocuk hangi nedenle doktora gelirse gelsin mutlaka büyümesi değerlendirilmelidir. Böylece o anki gelişim ve beslenme düzeyi saptanabildiği gibi daha önceki ölçümlerle kıyaslanarak zaman içinde beklenen hızda büyümenin olup olmadığı veya beslenmenin düzenli yapılıp yapılmadığı kontrol edilir. Bunun için ölçümlerin son derece dikkatli ve doğru yapılması gerekmektedir. Çocuğun sağlığını olumsuz etkileyen herhangi bir durum onun büyüme gelişmesini olumsuz olarak etkileyeceği için çocukların büyümesi düzenli aralıklarla mutlaka takip edilmelidir. Büyümesinin normal sınırlar içerisinde seyretmesi çocuğun sağlığının iyi olduğunun bir göstergesidir.

Çocukların büyümesinin izlenmesinde düzenli aralıklarla yapılan vücut ölçümleri (antropometrik ölçümler) kullanılır. Vücut ağırlığı, boy ve baş çevresi ölçümleri en sık kullanılan antropometrik ölçümlerdir. Bu ölçümlerin yapılması zor değildir. Ama mutlaka titizlikle ve doğru bir şekilde yapılmalıdır. Tek bir ölçümden daha çok takip eden ve düzenli aralıklarla yapılan ölçümler daha güvenilirdir. Değişik kişiler ve değişik aygıtlarla yapılan ölçümlerde hata oranı yüksektir. Bu nedenle bir çocuğun büyüme parametreleri mümkün olduğunca aynı kişi tarafından ve uygun aygıtlarla yapılmalı, düzenli aralıklarla doktor kontrolleri gerçekleştirilmelidir. Genel olarak çocukların poliklinik takipleri doğumdan sonraki ilk 24-48 saatten sonra 5. ve 15 günlerde, ilk 6 ay aylık,6-24 ay arasında 3 ay, 2-3 yaş arası 6 ay arayla 3 yaştan sonra ise yıllık olarak yapılmalıdır.

 

Atropometrik Ölçümlerin Yapılışı

Vücut Ağırlığı Ölçümü: En sık kullanılan antropometrik ölçümdür. Tartı işlemi öncesinde tartının kalibrasyonu doğru, koyulduğu yüzey düzgün olmalıdır. Bebeklerin ve küçük çocukların ölçümleri yatarak veya oturarak bebek terazilerinde yapılır. Bebek tartılacağı zaman mutlaka çıplak olmalıdır. 2 yaş sonrasında çocuklar ayakta basküllerde tartılabilir. Yenidoğan bir bebeğin ortamla ağırlığı 3200-3300 gr dır. Doğumdan sonra 4. Ayda 2 katına, 1 yaşta 3 katına ulaşır. Vücut ağırlığı kısa zaman içinde çok büyük değişiklikler gösterdiği için büyümenin izlenmesinde çok duyarlıdır. Çocuğun yaşına göre ağırlığı hem kısa süreli hem de uzun süreli beslenme bozukluğundan etkilendiği için hem o anki hem de geçmişteki beslenme durumunu gösterir.

Boy Ölçümü: Boy ölçümü 2 yaşa kadar yatarak baş-ayak tahtası aletleriyle yapılır. 2 yaşından sonra boy ölçümü ayakta yapılabilir. Ayakta yapılan ölçümler yatarak olan ölçümlere göre 2 cm kısa çıkabilir. Yenidoğan bir bebeğin boyu yaklaşık 50 cm dir. İlk 1 yıl içerinde 25 cm, 1-2 yıl arasında 12 cm, 2-3 yaş arasında 9 cm, 3-5 yaş arasında 7 cm uzar. Daha sonra puberteye kadar 5-6 cm artışlar gösterir. Boy uzaması yetersiz beslenme ve enfeksiyonların uzun sürdüğü durumlarda etkilenir. Bu nedenle o andaki değil geçmişteki genel sağlık durumunun bir göstergesidir.

Baş Çevresi: Baş çevresi ölçümü başın en geniş yerinden ve esnemeyen bir mezura kullanılarak yapılır. Alın ortasından ve başın arka kısmının en çıkıntılı yerinden geçecek şekilde ölçülür. Ölçüm yapılırken baş sabit tutulmalı mezur kulakların altından geçmeli ve başın herhangi bir yerinde şişlik varsa dikkatli ölçüm yapılmalıdır. Doğumda bebeklerin baş çevresi ortalama 34-35 cm dir. Hayatın ilk 1 yılında baş çevresindeki artış belirgindir. Çocuk 2 yaşına geldiğinde erişkin baş çevresinin%90’nına ulaşmış olur.

        KIZ ÇOCUĞU İÇİN PERSENTİL DEĞERLERİ:

kızvucutl

        ERKEK ÇOCUĞU İÇİN PERSENTİL DEĞERLERİ:

erkek vucut

erkek boy

Bebekler Neden Ağlar?

Bebekler Neden Ağlar? 

Bebeklerin ağlaması çok doğal bir durumdur. Çünkü bebeklerin ağlaması sadece bir ses değildir onun hayatta kalması için kullandığı ve ailelerin anne baba olmayı öğrenmesini sağlayan bir sinyaldir. Tabi bebeğiniz ağladığı zaman endişelenmeniz özellikle ilk kez anne baba olduysanız kendinizi çok çaresiz ve yetersiz hissetmeniz normaldir.

Ama endişe etmeyin yalnız değilsiniz çünkü sizin gibi pek çok anne baba aynı duyguları yaşıyor. Normalde bebekler doğum anından itibaren ağlarlar. Ağlama onların bir iletişim şeklidir. Çünkü konuşamazlar ve maalesef konuşana kadar da ihtiyaçlarını ağlayarak dile getirirler. Doğal olarak da hiçbir bebeğin ağlamadan büyümesi mümkün değildir. Eğer bebeğiniz ağlıyorsa aslında size bir şey anlatmaya çalışıyordur. Önemli olan onun ağlamasının nedenini anlayabilmektir. Bu da ancak zaman içerisinde bebeğinizi tanıyarak ve tecrübe edinerek kazanabileceğiniz bir yetenektir. Gerçekten bebeğinize bakmaya başladıktan sonra onun açlıktan mı gazdan mı yoksa yorulduğu için mi ağladığını zamanla anlamaya başlarsınız. Ama bu tecrübeyi kazanmak biraz zaman alır. Bu süreçte de yapabileceğiniz en iyi şey sabırlı olup bebeğinizin ağlamasını anlamaya çalışmaktır.

Normalde gün içersinde bebeklerin çoğu 1-3 saat kadar ağlar. Ama 10 bebekten biri maalesef biraz daha çok ağlayabilir. Eğer böyle bir bebeğiniz varsa çok yorulmanız, çaresiz ve bitkin hissetmeniz çok doğaldır.

 Aglama Nobeti 1024x683

Bebeklerin Ağlama Nedenleri

1-Açlık: Açlık aslında bebeklerin en sık ağlama nedenidir. Özellikle bebeğiniz çok küçükçe açlıktan ağlaması daha sık olur. Çünkü bebeklerin mideleri ilk günlerde çok küçüktür. Bu nedenle sık emer ve sık acıkırlar. Çoğu anne 1 saat önce emzirdim. Daha bebeğim acıkmamıştır diye düşünür. Ama anne sütü çabuk sindirilir ve mideyi çabuk boşaltır. Bu nedenle bebekler çok çabuk acıkır ve ağlar. Ama mama ile beslenen bebekler daha uzun aralıklarla emebilir. 2 - 3 saat bazen 4 saat kadar acıkmayabilir. Çünkü mamanın sindirimi daha zor ve mideyi boşaltması daha geçtir. Kısaca bebeğiniz ufaksa ve ağlıyorsa öncelikle aç olup olmadığını kontrol edin.

2-Gaz Sancıları: Özellikle yine ilk haftalarda bebeklerin ağlama nedenlerinden biri de gaz sancılarıdır. Bu ağlamalar genellikle 2 veya 4. haftada başlar 40 güne kadar maksimum seviyeye çıkar ve genellikle 3 veya 4. ayda kendiliğinden geçer. Nadiren gün boyu sürse de sıklıkla akşam saatlerine biriken bu ağlamaların nedeni tam olarak bilinmemektedir. Ama bebeğiniz güzel kilo alıyorsa ve doktorunuz tarafından altta yatan herhangi bir neden (enfeksiyon, alerji, reflü vb ) saptanmadıysa sabretmeniz ve destek almanız dayanmanıza yardımcı olur. Unutmayın bebeklerde yaşanan bu gaz sancıları geçici bir durumdur.

3-Kucak İstiyor Olabilir: Yeni doğmuş bebeklerin özellikle ilk aylarda anne karnındaki güveni hissetmeleri için çok sık kucak istemeleri normal bir durumdur. Dokuz ay anne karnında olan bebekler ilk aylarda kucakta olmayı severler. Çünkü bu onlara güven verir. Unutmayın büyümüş olan hiçbir bebek kucağa gelmez. Ayrıca bebeğiniz henüz onu kucakta tutacağınız kadar küçüktür. O yüzden onu istediği kadar kucağa almanız mutlu ve huzurlu olması ve ağlamasını yatıştırmanız için esas yoldur. Eğer kucakta tutmanız yorucu oluyorsa bir sling veya kanguru kullanmayı deneyebilirsiniz.

4-Yorgunluk: Ufak bebeklerin gün için döngüleri oldukça kısadır. 1 veya 1,5 saat içinde acıkır, emer, altını kirletir, uyur ve uyanır. Yani yorulur ve dinlemeye ihtiyaçları olur. Bebeğinizin ilk haftalarında onun yorgunluk ve uyku ihtiyacı olduğunu anlamakta zorluk yaşayabilirsiniz. Ama zaman geçtikçe bebeğinizin yorgunluk belirtilerini anlayama başlayacak ve onu sakinleştirmeniz daha kolay olacaktır.

5-Altını Kirletmiş Olabilir: Bebekler idrar veya kaka yaptıklarında derilerinde tahriş hisseder ve ağlarlar. Bez değiştirilmesi rahatlamalarını sağlayabilir. Bu nedenle bebeğiniz ağladığı zaman ilk olarak altını kontrol etmeniz önemlidir. Ama ilk aylarda bebekler bezlerinin değiştirilmesi sırasında da çok ağlayabilir. Çünkü bez açıldığındaki ve silinmesi sırasındaki ısı farkı onları rahatsız eder. Güvensizlik hissi verir. Ama zaman içerisinde alt değiştireme sırasında pratikleşmeniz ve onu rahatlatıcı oyuncaklar göstermeniz ağlamasını azaltacaktır.

6-Ortam Isısı: Bebeğinizin bulunduğu ortamın çok sıcak veya soğuk olması onu rahatsız edebilir. Kış aylarında oda ısısının 22-24 C olması yeterlidir. Pek çok anne baba bebeklerin elleri, ayakları ve burnu soğuk olunca bebeğinin üşüdüğünü düşünür. Ama vücudun uç kısımları her zaman soğuk olur. Bu bölgelere bakarak bebeğinizi ısıtmaya çalışmayın. Çünkü bebeklerin fazla ısınması onları rahatsız eder. Normalde bebeğinizin üşüdüğünü ancak onun karın veya sırtına bakarak anlayabilirsiniz. Bebeğinizin sırtı ve karın kısmı soğuk değilse bebeğiniz üşümüyordur. El, ayak ve burunun soğuk olması üşüdüklerini göstermez. O nedenle bebeğinizi fazla sıcak veya soğuk tutmadan ortam ısısına uygun giysiler giydirmek ağlamasını azaltabilir.

7-Hasta Olabilir. Bebeğinizi tanıdıkça ve onunla zaman geçirmeye başladıkça artık ağlamalarının tipini anlarsınız. Açlık mı gazı mı altını mı kirletti vb hepsinin ağlama şekli birbirinden farklı olur. Eğer ki bebeğiniz hasta ise onun ağlamasının farklı olduğunu çok kolay anlamaya başlarsınız. Ayrıca ağlama dışında ateş, iştah azalması, öksürük, burun akıntısı, kusma, ishal gibi bulguların olup olmadığını kontrol etmek gerekir. Ağlamaya bu bulgular eşlik ediyorsa doktorunuz ile görüşmeniz uygun olur.

Sonuç olarak bebeğiniz ağlıyorsa bu sizin yaptığınız bir hata nedeniyle değildir. Hatta pek çok anne baba kendini suçlu hissetse de bu sizin suçunuz değildir. Aslında bebekler ağlar. Ama ağlayan bir bebeğiniz varsa ona karşı duyarlı olup onun tek iletişim şekli olan ağlamanın nedenlerini çözmeye ve ona yardımcı olmaya çalışın. Yani bebeğinizi tanımaya çalışın. Gerekli durumlarda eğer ağlamasının altında fiziksel bir rahatsızlık olduğunu düşünüyorsanız doktorunuza danışın ve yardım alın. Bazen neden ağladığını bilemediğiniz ve kendinizi çok çaresiz hissettiğiniz zamanlar da olacaktır. Ama sabırlı davranmanız bu durumu aşmanıza yardımcı olur.

Bebeğiniz ağladığı zaman ona hemen yanıt vermeniz ağlamasının nedenlerini saptayarak onu rahatlatmaya çalışmanız önemlidir. Çünkü ağlamasının yatıştırılması onu psikolojik olarak rahatlatır ve aranızdaki bağın güçlenmesini sağlar. Hiçbir zaman bebeğinizi şımarık yapmaz. Eğer ağlamasını bir miktar görmezden gelirseniz o zaman daha fazla size bağımlı daha çok ağlayan bir bebeğiniz olabilir.

Çocuklarda Büyüme Atakları

Bebekler doğumundan itibaren belirli haftalarda normalden daha fazla büyüme ve gelişme dönemleri yaşarlar. Bu büyüme ve gelişmenin yoğun olduğu dönemler büyüme atakları olarak adlandırılır. İlk 2 yaş içerisinde yaklaşık 10 büyüme atağı geçirirler. Ataklar esnasında hem fiziksel hem de bilişsel gelişmeler olduğundan dolayı aslında büyüme ve gelişme atakları olarak tanımlamak daha doğru olur. 

Büyüme Ataklarının Belirtileri Nelerdir?

Büyüme atakları süresince sık görülen belirtiler;

  • Huzursuzluk,
  • İştah kaybı,
  • Nedensiz yere ağlama,
  • Uykuya dalmada güçlük,
  • Uykuda iken sık uyanma,
  • Anne ve babaya daha fazla bağlanma,
  • Memeye düşkünlük veya meme reddi,
  • Komut ve kuralları reddetme,
  • Kısıtlamalara karşı çıkma,
  • Kendi kendine giyinme, yemek yeme ve ihtiyaçlarını karşılama isteğinin ağır basması,

Büyüme Atakları Kaç Gün Sürer?

Büyüme ataklarının süresi ve şiddeti bebekten bebeğe değişmekle beraber genellikle 2-3 gün kadar sürer. Bu süreç 1-2 haftaya kadar uzayabilir.

* Büyüme atağı haftası miadında doğmuş bebeklerde kronolojik yaşa göre hesaplanırken, erken doğan bebeklerde ise düzeltilmiş yaşa göre hesaplanır. Yani bebeğin doğum yaşı 40 haftaya tamamlanır.

Büyüme Atağı Haftaları Ne Zaman Olur?

  1. Değişen Duyular Dönemi - 5. Hafta
  2. Oluşumlar Dönemi - 8.Hafta
  3. Yumuşak Geçişler Dönemi - 12.Hafta
  4. Etkinlikler/Olaylar Dönemi - 19.Hafta
  5. İlişkiler Dönemi - 26.Hafta
  6. Kategoriler Dönemi - 37.Hafta
  7. Zincirleme Olaylar Dönemi - 46.Hafta
  8. Programlar Dönemi - 55.Hafta
  9. İlkeler Dönemi - 64. Hafta
  10. Sistemler Dönemi - 75.Hafta 

Büyüme Atakları Esnasında Bebeğinize Nasıl Yaklaşmalısınız?

Büyüme atakları dönemlerinde bebeğinizin uyku düzeni ve beslenmesi bozulabilir. Büyüme atak haftalarında bebeğinizdeki değişimleri endişelenmeden takip etmeniz gerekir. Bebeğinizin atak haftalarındaki şikayetlerinin fiziksel ve bilişsel gelişmeye bağlı olduğunu, bunun da bebeğiniz için olumlu bir durum olduğunu bilerek bebeğinize yaklaşmalısınız.  Büyüme ataklarının hangi haftalarda gerçekleştiğini ve ne kadar sürebileceğini bilmeniz, sizi bu dönemlere karşı hazırlıklı kılar. Böylelikle bu haftalardaki değişimlerin büyüme ataklarından kaynaklandığını bilir ve başka bir sağlık sorunu var mı endişesi yaşamazsınız. Ayrıca bebeğinizin büyüme atak haftalarında ne gibi beceriler kazanıp, nasıl değişimler yaşayacağını bilmek, onun gelişimini takip etmek açısından size ve bebeğinize fayda sağlayacaktır.

Video İçin Tıklayın...