Çocukluk Çağında Aşılama…

Çocukluk Çağında Aşılama…

Aşı Nedir?

İnsanlarda hastalık yapma olasılığı olan mikroorganizmaların hastalık yapıcı özelliklerinin ortadan kaldırılması suretiyle oluşturulan biyolojik ürünlere aşı denir. Aşı yolu ile mikroorganizmanın ya kendisi ya da ürünleri insan vücuduna verilir. Bu sayede vücudumuz söz konusu hastalık için hastalığı geçirmeden bağışıklık geliştirir. Gelişen bağışıklık sayesinde vücudumuz aşısı yapılan mikroorganizma ile karşılaştığında bağışıklık sistemimiz kolaylıkla tanır ve mücadele eder. Böylelikle hastalığı ya hiç geçirmez ya da hafif şekilde atlatırız. Aslında amacımız aşı yoluyla vücudumuzda mikroorganizmalara karşı savunma sistemimizde bir hafıza oluşturmaktır.

Aşının Faydaları Nelerdir?

Aşı yapmaktaki temel amaç toplumda, özellikle bebek ve çocuklarda aşı ile önlenebilir hastalıkların ortaya çıkmasına engel olmaktır. Böylelikle söz konusu hastalıklardan kaynaklanan ölümlerin ve sakatlıkların önüne geçilebilmektedir. Bunun yanı sıra; ekonomik ve sosyal olarak da aşılamanın faydaları bulunmaktadır. Aşılama aslında Dünya Sağlık Örgütü’nün de (DSÖ) belirttiği gibi en önemli ve en maliyet etkili toplum sağlığı müdahaleleri arasında kabul edilmektedir. 

Yapılan aşılama çalışmaları sonucunda aşı ile önlenebilir hastalık hızlarında ciddi düşüşler yaşanmıştır. Hatta bazı hastalıkların yıllardır görülmediğinden bahsedebiliriz. Örneğin; çiçek hastalığı aşı sayesinde 1980 yılından bu yana tüm dünyada eradike edilmiş, yani ortadan kaldırılmıştır. Yine çok önemli bir çocukluk çağı bulaşıcı hastalığı olan çocuk felci (poliomiyelit) hastalığına karşı dünya genelinde yaygın aşılama çalışmaları yapılmış ve hastalık yok edilme aşamasına getirilmiştir.  Ülkemizde son çocuk felci vakası Kasım 1998 yılında görülmüş ve bu tarihten beri çocuk felci vakamız bulunmamaktadır. Aynı şekilde 2009 yılında Türkiye’de gebelerde ve yeni doğan bebeklerde tetanozun tamamen ortadan kaldırıldığı DSÖ tarafından duyurulmuştur. 2011 yılından bu yana difteri ve buna bağlı ölüm vakamız görülmemiştir.

Sağlık bakanlığının yürüttüğü etkin ve kapsayıcılığı yüksek aşılama çalışmaları sayesinde aşı ile önlenebilir hastalıklardan hepatit A ve B, boğmaca, zatürre ve menenjit (beyin zarı iltihabı) yapabilen bir mikrop olan pnömokok, yine menenjit ve sepsis (kanda iltihap) yapabilen haemophilus influenzae tip B enfeksiyonlarının yanı sıra suçiçeği, kabakulak ve kızamıkçık hastalıklarının vaka görülme sıklıkları oldukça azalmıştır.

Aşı Tipleri Nelerdir?

Aşılar genel olarak canlı aşılar ve ölü aşılar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.

Canlı Aşılar

Canlı aşılar hastalığa neden olan mikroorganizmanın hastalık yapıcı etkilerinin zayıflatılmasıyla üretilen aşılardır. Bu şekilde elde edilen aşılardaki mikroorganizmalar sınırlı düzeyde çoğalma ve yüksek oranda bağışıklık yanıtı oluşturma yeteneğine sahiptirler. Canlı aşılarla edinilen bağışıklık uzun sürelidir. Canlı aşılar, bağışıklık sistemi zayıflamış ya da baskılanmış kişilere uygulanmamalıdır. Ülkemizde kullanılan başlıca canlı aşılar; rotavirus aşısı, BCG, oral polio aşısı (OPA), kızamık-kızamıkçık-kabakulak (KKK) ve suçiçeği aşılarıdır.

Ölü Aşılar

Ölü aşıların kendi içerisinde farklı çeşitleri bulunmaktadır. Bir mikroorganizmanın tümünü öldürülmüş halde içeren aşılara tüm hücreli aşı, mikroorganizmanın yalnızca belli kısımlarını içeren aşılara ise fraksiyone (alt birim) aşı denir. 

Tüm hücreli ölü aşılar; kültür ortamında üretilen mikroorganizmanın ısı ya da kimyasal yöntemler kullanılarak öldürülmesiyle elde edilir. Ülkemizde kullanılan Hepatit A aşısı ve inaktive polio aşısı bunun örnekleridir.

Alt birim aşıları; ise mikroorganizmanın tümünü değil yalnızca belli kısımlarını içerir. Alt birim aşılarını da subunit aşı ve toksoid aşı şeklinde iki temel gruba bölmek mümkündür. Ülkemizde kullanılan Hepatit B, pnömokok, Hib, aselüler boğmaca ve risk gruplarına önerilen meningokok ve grip aşıları subunit aşılarıdır. Toksoid aşılar; ise toksini olan mikroorganizmaların toksinlerinin yapısı değiştirilerek toksik özellikleri yok edilmiş, bağışıklık yanıtı oluşturacak özellikleri korunmuş halini içerirler. Difteri ve tetanoz aşıları toksoid aşılardır.

 Ülkemizde Rutin Olarak Yapılan Aşılar Hangi Hastalıklardan Korumaktadır ve Ne Zaman Yapılmaktadır?

Hepatit B Aşısı

Akut ve kronik hepatit B hastalığı ile buna bağlı olarak gelişen öldürücü karaciğer yetmezliği, siroz ve karaciğer kanserinden korur. Toplu yaşam alanlarında (kreş, bakımevi vb) hastalığın yayılmasını azaltır. Doğumdan sonra, 1. ve 6. Ayın sonlarında olmak üzere 3 doz ve kas içi olarak uygulanmaktadır.

BCG (Verem Aşısı)

Tüberküloz menenjit ve yaygın tüberkülozdan ölümü önler. Bağışıklığı güçlendirerek, <5 yaş ölümlerde azalma sağlar. 2. ayın sonunda tek doz olarak, genelde sol kola ve cilt içine yapılmaktadır.

Difteri Aşısı

Difteri hastalığının bulaşıcılığı yüksektir. Bu aşı tek bir vaka ile salgınlara neden olabilen difteriden korur ve öldürücü difteri hastalığını önler. Çocukluk çağında 2. 4. 6. 18. ve 48. aylarda 5 doz olarak uygulanmasının yanı sıra 13 yaşında tekrarı yapılmaktadır. Kas içine yapılmaktadır.

Boğmaca

Bebeklerde öldürücü olan, büyük çocuklarda ve yetişkinlerde uzun süreli öksürüğe neden olan boğmaca hastalığından korur. Boğmacanın bulaşıcılığı yüksektir. Tek bir vaka ile salgınlara neden olan boğmacadan korur. 2. 4. 6. 18. ve 48. aylarda 5 doz olarak kas içine uygulanmaktadır.

Tetanoz

Öldürücü olan tetanoz hastalığından korur. Gebelere uygulanmasıyla doğumdan sonra yenidoğan bebeğin tetanozunu önler. Çocukluk çağında 2. 4. 6. 18. ve 48. aylarda 5 doz olarak uygulanmasının yanısıra 13 yaşında tekrarı yapılmaktadır. Kas içine uygulanmaktadır.

Çocuk felci (Polio) Aşısı

Sakatlık ve ölüme neden olan çocuk felci hastalığından korur. Tek bir çocuk felci vakası bile salgınlara neden olabilir. 2. 4. 6. ve 18.  aylarda 4 doz olarak kas içi ve ağızdan uygulanmaktadır.

Hib Aşısı

Bu mikroptan kaynaklı menenjit ve menenjite bağlı sakatlık ve ölümden korur. Orta kulak iltihabı sayısını azaltarak işitme kaybını önler. Hib hastalığı, kapalı toplumlarda salgına neden olarak ölümlere neden olabilir. Bu aşı toplumda salgınları önler. 2. 4. 6. ve 18.  aylarda 4 doz olarak ve kas içine uygulanmaktadır.

Pnömokok Aşısı

Pnömokok mikrobunun neden olduğu zatürre, sepsis, menenjitten ve bunlara bağlı sakatlık ve ölümden korur. Orta kulak iltihabı sayısını azaltarak işitme kaybını önler. Pnömokok hastalığı, kapalı toplumlarda salgına neden olarak ölümlere neden olabilir. Toplumda salgınları önler. 2. 4. ve 12.  aylarda 3 doz olarak kas içine uygulanmaktadır.

Kızamık Aşısı

Kızamığa bağlı ishalden, zatürreden ölümleri önler. Beyin iltihabı ve SSPE’den korur. Kızamık, bulaşıcılığı çok yüksek enfeksiyonlardandır. Toplumda salgınları önler. 9. 12. ve 48.  aylarda 3 doz olarak kas içine veya cilt altına uygulanmaktadır.

Kızamıkçık Aşısı

Anne karnındaki bebeklerde sakatlığı önler. Toplumda kızamıkçık salgınlarını önler. 12. ve 48.  aylarda 2 doz olarak kas içine veya cilt altına uygulanmaktadır.

Kabakulak Aşısı

Kabakulağın neden olduğu; beyin ve beyin zarı iltihabını ve testis iltihabına bağlı kısırlığı önler. Toplumda salgınları önler. 12. ve 48.  aylarda 2 doz olarak kas içine veya cilt altına uygulanmaktadır.

Hepatit A Aşısı

Akut hepatit A hastalığı ve buna bağlı öldürücü karaciğer yetmezliğinden korur. Su ve besinlerden kaynaklı salgınları önler. 18. ve 24.  aylarda 2 doz olarak kas içine uygulanmaktadır.

Suçiçeği Aşısı

Suçiçeği hastalığını önler. Ayrıca, anne karnındaki bebeklerde sakatlığı, beyin ve beyin zarı iltihabını, ileri yaşta gelişebilecek zona hastalığını önler. Toplumda salgınları önler. 12. ayda tek doz olarak cilt altına uygulanmaktadır.

Özel Aşılar

Rota virüs Aşısı :  Rota virüs adını verdiğimiz mikrobun neden olduğu mide ve barsak enfeksiyonundan korumak amacıyla yapılmaktadır.

Rotateq aşısı; rotavirus alt tiplerine karşı 5 antijen içerir. Toplam 3 doz olarak ağızdan uygulanmaktadır. İlk dozu bebek en erken 6 hafta en geç 14 hafta iken yapılmalı, son dozu bebek 24 haftasını doldurmadan uygulanmalıdır. Dozlar arasında en az 1 ay ara olmalıdır.

Rotarix aşısı; rotavirus alt tiplerine karşı 1 antjien içerir, ancak diğer suşlara karşı da koruma sağlar. Toplam 2 doz olarak ağızdan uygulanmaktadır. İlk dozu bebek en erken 6 hafta en geç 14 hafta iken yapılmalı, son dozu bebek 24 haftasını doldurmadan uygulanmalıdır. Dozlar arasında en az 1 ay ara olmalıdır.

Meningokok Aşısı :  Meningokok mikrobuna bağlı menenjitin özellikle 5 yaş altındaki çocuklarda daha sık görülmesinden dolayı, doğumdan belirli bir süre sonrasında bebeklere meningokok aşısı yaptırılması gerekir. Türkiye’de şu an uygulanan iki tane menenjit aşısı türü bulunmaktadır. Aşının türüne göre bebeklerin hangi ayda kaç doz aşı olacağı değişiklik gösterebilir. Aynı zamanda, meningokok aşısının diğer karma aşılar ile aynı anda yapılmamasına dikkat edilmelidir. Bu aşı kas içine uygulanmaktadır.

İnfluenza (Grip) Aşısı :  Grip aşısı influenza virüsünün neden olduğu gripten korur. Çocuklarda 6. aydan itibaren yapılmaktadır. Altıncı aydan 9 yaşa kadar olan çocuklarda daha önce grip aşısı hiç yapılmamışsa ilk sefere mahsus olarak en az bir ay ara ile toplam iki doz aşı yapılmalıdır. Grip aşısı, öncelikle risk gruplarına önerilmekle birlikte, ailesinin aşılanmasını istediği tüm çocuklara ve erişkinlere de yapılabilir. Bu aşı kas içine uygulanmaktadır.

Human Papillomavirüs (HPV) Aşısı: Yüksek riskli HPV tipleri kadınlarda servikal kanser, vulva, vajina, orofarenks, anüs kanserlerinin yanı sıra  erkeklerde ise anüs ve penis kanserleri ile ilişkilidir. HPV aşısı, 11 veya 12 yaşlarındaki kız ve erkek çocuklar için rutin olarak tavsiye edilir, ancak 9 yaşından itibaren de verilebilir. İlk dozdan 2 ve 6 ay sonra olmak üzere toplam 3 doz olarak yapılmalıdır. Kız ve erkek çocuklarının cinsel temas ve HPV' ye maruz kalmadan önce aşıyı almaları idealdir. Bu aşı kas içine uygulanmaktadır.fff

COVID-19

ÇOCUK VE BEBEKLERDE KORONAVİRÜS ENFEKSİYONU (COVID-19)

 İlk kez Çin’in Wuhan şehrinde tespit edilen bu yeni tip koronavirüsün neden olduğu hastalığa 2019 koronavirüs hastalığı (COVID-19) adı verilmiştir.

COVID-19 virüsü; Şiddetli Akut Solunum Sendromu (SARS) ve bazı soğuk algınlığına yol açan yapan virüsler ile aynı aileye bağlı, yeni tip bir virüstür.

 

Koronavirüs hastalığı (COVID-19) çocuklar arasında tüm yaş gruplarını etkileyebilmektedir. Fakat enfekte olan çocukların çoğu erişkinler kadar ağır geçirmemekle beraber bir kısmı hiç semptom göstermemektedir.

COVID-19 Hastalığı Nasıl bulaşır?

Virüs; hastalığa yakalanmış kişinin (öksürme ve hapşırma suretiyle) solunum yolu ile ortama yaydığı damlacıklar ile doğrudan temas edilmesi veya virüs bulaşmış yüzeylere dokunulması halinde bulaşır. COVID-19 virüsü, yüzeylerde saatlerce yaşayabilse de basit dezenfektanların çoğu virüsü öldürmek için yeterlidir.

Bir Çocuğun COVID-19 Hastalığına Yakalanma Olasılığı Ne Kadardır?

Tüm çocuklar COVID-19'a neden olan virüse yakalanma potansiyeline sahip olsa da, yetişkinler kadar sık ​​hasta olmamaktadırlar. Çoğu çocuğun ya hafif semptomları olmakta veya hiçbir semptomu olmamaktadır.

ABD'de çocuklar tüm COVID-19 vakalarının yaklaşık %13'ünü oluşturmaktadırlar. Araştırmalar, 10 ila 14 yaş arasındaki çocukların, 20 yaş ve üzerindeki kişilere kıyasla COVID-19'a neden olan virüse yakalanma olasılığının daha düşük olduğunu göstermektedir.

Bununla birlikte, bazı çocuklar COVID-19 hastalığını ciddi şekilde geçirebilmektedirler. Bazı çocukların hastaneye yatırılmaları, bazılarının yoğun bakım ünitesinde tedavi edilmeleri veya rahat nefes alabilmeleri için solunum cihazı desteğine ihtiyaç duyabilmektedir. Bunun yanı sıra; obezite, diyabet ve astım gibi altta yatan hastalıkları olan çocuklar, COVID-19 hastalığı açısından daha ciddi risk altındadırlar. Doğuştan kalp hastalığı, genetik rahatsızlıkları veya sinir sistemini veya metabolizmayı etkileyen rahatsızlıkları olan çocuklar da COVID-19  hastalığını daha ağır geçirme riskini taşımaktadırlar.

Bazı çocuklar da, ilk iyileşmelerinden sonra COVID-19 semptomları ile yaşamaya devam etmektedirler.

 Çocuklar Neden COVID-19 Enfeksiyonuna Farklı Şekillerde Tepki Veriyor?

Bu sorunun cevabı henüz net değil. Fakat, toplumda sık görülen ve soğuk algınlığı gibi hastalıklara neden olan başka koronavirüsler de olduğu için çocukların COVID-19'dan ciddi şekilde etkilenmeyebileceği öne sürülmektedir. Çocuklar sıklıkla soğuk algınlığı geçirdiğinden dolayı, bağışıklık sistemleri onları COVID-19'a karşı korumak için bir miktar hazır olabilir. Çocukların bağışıklık sistemlerinin virüsle, yetişkinlerin bağışıklık sistemlerinden farklı şekilde etkileşime girmesi de mümkündür. Bazı yetişkinlerin bağışıklık sistemleri virüse aşırı tepki vererek  vücutlarının daha fazla zarar görmesine neden olabiliyorken, bu durum çocuklarda daha az olası olabilir.

Bebekler COVID-19'dan Nasıl Etkilenir?

nijerya da kovid 19 hastasi kadin dogum yapti 723191 5

1 yaşın altındaki bebeklerde, büyük çocuklara göre COVID-19 ile ciddi hastalık geçirme riski daha yüksek olabilmektedir. Bu muhtemelen olgunlaşmamış bağışıklık sistemlerinden ve hava yollarının daha küçük olmasından kaynaklanmaktadır. Bu da solunum yolu virüsü enfeksiyonları ile daha sık solunum problemleri yaşamalarına neden olabilmektedir.

Yeni doğanlar, doğum sırasında veya doğumdan sonra kendilerine bakan kişilerden bulaşmak suretiyle COVID-19'a neden olan virüs ile enfekte olabilirler. COVID-19 enfeksiyonu geçiriyor iseniz veya yaşamakta olduğunuz şikayetler nedeniyle test sonuçlarını bekliyorsanız ve doğumdan sonra bir yenidoğan bebeğe bakmak zorunda iseniz bir maske takmanız ve yenidoğan bebeğe bakarken ellerinizin temiz olmasına mutlak surette dikkat etmeniz gerekir. Hastanedeyken yeni doğmuş bebeğinizin beşiğini yatağınızın yanında tutmanızda bir sakınca yoktur, ancak mümkün olduğunda bebeğinizle aranızda makul bir mesafe bırakmanız da önerilir. Bu adımlar atıldığında, yenidoğan bebeğin COVID-19 virüsü ile enfekte olma riski düşüktür. Bununla birlikte, ciddi şekilde COVID-19 geçirmekte iseniz, yeni doğan bebeğinizden geçici olarak ayrılmanız gerekebilir.

COVID-19 belirtileri taşımakla beraber test yapılamayan ve herhangi bir semptomu olmayan bebekler duruma göre hastaneden taburcu edilebilir. Bebeğe bakan kişilerin kendilerini korumak için yüz maskeleri takmaları ve ellerini yıkamaları önerilir. Bebeğin sağlık hizmeti sağlayıcıları tarafından 14 gün boyunca telefonla, sanal ziyaretlerle veya yüzyüze ziyaretlerle sık sık takibi gereklidir. COVID-19 testi negatif çıkan bebekler hastaneden eve gönderilebilir.

 

 Çocuklarda COVID-19 Belirtileri Nelerdir?

Çocuklar ve yetişkinler benzer COVID-19 belirtilerine sahip olmakla beraber çocukların semptomları daha hafif ve soğuk algınlığına benzerdir. Çoğu çocuk 1-2 hafta içinde iyileşir. Olası semptomlar (belirtiler)  şunları içerebilir:

Cocuklarda Corona

  • * Ateş ve titreme
  • * Burun tıkanıklığı ve burun akıntısı
  • * Öksürük
  • * Boğaz ağrısı
  • * Nefes darlığı
  • * Halsizlik
  • * Baş ağrısı
  • * Kas ağrıları veya yaygın vücut ağrıları
  • * Mide bulantısı ya da kusma
  • * İshal
  • * Yeni başlamış tat veya koku kaybı
  • * Göbek ağrısı
  • * Bebeklerde yetersiz beslenme veya iştahsızlık
  • * Huzursuzluk

Çocuğunuzun COVID-19 semptomları varsa ve siz de COVID-19 olabileceğini düşünüyorsanız, çocuğunuzun doktoru ile iletişime geçin. Tıbbi bakım almanın yanısıra, çocuğunuzu mümkün olduğunca evden dışarı çıkarmayın ve başkalarından uzak tutun. Mümkünse, çocuğunuzun aile üyelerinden ayrı bir yatak odası ve banyo kullanmasını sağlayın. Uygun olduğu şekilde karantina ve izolasyon önlemleriyle ilgili olarak Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) ve hükümetinizin tavsiyelerine uyun.

Çocuğunuzu COVID-19 için test edip etmemeye karar vermek için kullanılan yöntemler, yaşadığınız yere bağlı olarak değişebilir. Doktorunuz çocuğunuzun belirti, muayene bulgularına ve ayrıca COVID-19 teşhisi konmuş biriyle yakın temasta bulunup bulunmadığına göre COVID-19 için teşhis testleri yapılıp yapılmayacağını belirleyecektir. Doktor, çocuğunuzun ciddi hastalık riski altında olup olmadığını da test etmeyi düşünebilir.

Sağlık kuruluşu COVID-19'u test etmek için burnun arkasından örnek almak için uzun bir sürüntü testi kullanır (nazofaringeal sürüntü). Numune daha sonra test için bir laboratuvara gönderilir. Çocuğunuz öksürüyorsa ve balgam çıkarabiliyorsa bu numune de test için çalışılabilir.

Çocuklarda Multisistem İnflamatuar Sendrom (MIS-C) Nedir?

Çocuklarda multisistem inflamatuar sendrom (MIS-C), vücudun bazı bölümlerinin (kalp, akciğerler, kan damarları, böbrekler, sindirim sistemi, beyin, cilt veya gözler gibi) ciddi şekilde iltihaplandığı ciddi bir durumdur. Pozitif antikor testi sonuçlarıyla, bu çocukların birçoğunun geçmişte COVID-19 virüsü ile enfekte olduğu gösterilmiştir. Bu sendromun COVID-19 ile ilgili aşırı bir bağışıklık yanıtından kaynaklandığı düşünülmektedir.

MIS-C'nin Olası Belirtileri Ve Semptomları Şunları İçerir:

60ba0d11c03c0e455c1c31c1

* 24 saat veya daha uzun süren ateş

  • * Kusma
  • * İshal
  • * Mide ağrısı
  • * Deri döküntüsü
  • * Nabızın hızlı atması
  • * Hızlı nefes alma
  • * Gözlerde kızarılık
  • * Dudaklarda ve dilde kızarıklık veya şişme
  • * Alışılmadık derecede yorgunluk hissi
  • * Ellerde veya ayaklarda kızarıklık veya şişme
  • * Baş ağrısı, baş dönmesi veya sersemlik
  • * Büyümüş lenf düğümleri

MIS-C'nin Acil Durum Uyarı İşaretleri Şunları İçerir:

 Uyanmada güçlük veya uykuya meyil

  • Nefes almada zorluk
  • Yeni başlamış bilinç bulanıklığı
  • Cilt, dudaklar veya tırnak yataklarının soluk, gri veya mavi renkli olması
  • Şiddetli mide ağrısı

Çocuğunuzda bu şikayetlerden bir veya birkaçı varsa en yakın sağlık kuruluşuna götürmenizde veya 112’yi aramanızda fayda vardır.

COVID-19 Tedavisi?

unnamed

Şu anda, etkili bir anti-koronavirüs ilacı olmamakla beraber hafif vaklarda destek tedavisi verilmektedir. Yani ateşi olan hastalara özellikle parasetamol içeren ateş düşürücüler verilebilir. Beslenme desteği ve sıvı alımına dikkat edilmelidir. Ağır vakalarda ise özellikle oksijen ve solunum desteği, damaryolundan sıvı tedavisi, mevcut enfeksiyonun üzerine bakteriyel enfeksiyon eklenmişse antibiyotik tedavisinin yanısıra bazen steroid tedavisi de gerekebilmektedir. 

Çocuklarda COVID-19 aşısı

Çocukların Neden Bir COVID-19 Aşısına İhtiyaçları Vardır?

COVID-19 aşısı, çocuğunuzun COVID-19 virüsünü kapmasını ve yaymasını önleyebilir. Çocuğunuz COVID-19 ile enfekte olursa, COVID-19 aşısı onun ciddi şekilde hastalanmasını önleyebilir.

Çocuğunuza COVID-19 aşısı yaptırmak, pandemi nedeniyle yapamadığı şeyleri yapmaya başlamasına da olanak tanır.

Çocuklar İçin COVID-19 Aşısı Var Mı?

Pfizer-BioNTech COVID-19 aşısı, 12 ila 15 yaş arası çocuklar için acil kullanım izni kapsamında mevcuttur. FDA ayrıca bu aşıyı 16 yaş ve üzeri kişilerde COVID-19'u önlemek için onaylamıştır. Bu aşı 21 gün arayla iki enjeksiyon gerektirir. İkinci doz, gerekirse ilk dozdan altı hafta sonra verilebilir.

Araştırmalar, Pfizer-BioNTech COVID-19 aşısının 12-15 yaş arası çocuklarda COVID-19 virüsünü önlemede %100 etkili olduğunu göstermiştir. Pfizer-BioNTech COVID-19 aşısı ayrıca 16 yaş ve üstü kişilerde COVID-19 ile ciddi hastalıkları önlemede %91 etkilidir. Küçük çocuklarda COVID-19 aşılarının kullanımı ile ilgili çalışmalar da devam etmektedir.

 COVID-19’dan Korunma Yolları Nelerdir?

Siz veya çocuğunuz COVID-19 aşısı yaptırmadıysanız,  COVID-19 virüsünü kapmanızı ve başkalarına bulaştırmanızı önlemek için atabileceğiniz birçok adım vardır. Dünya Sağlık Örgütü size ve ailenize şunları önermektedir:

Ellerini temiz tut. Ellerinizi sık sık su ve sabunla en az 20 saniye yıkayın veya en az %60 alkol içeren alkol bazlı el dezenfektanı kullanın. Öksürürken veya hapşırırken ağzınızı ve burnunuzu dirseğinizle veya mendille kapatın. Kullanılmış mendili atın ve ellerinizi yıkayın. Gözlerinize, burnunuza ve ağzınıza dokunmaktan kaçının. Çocuklarınızın eve döndükten hemen sonra, tuvalete gittikten sonra ve yemek yemeden önce ellerini yıkamasını sağlayın. Küçük çocuklara, başparmakları ve ellerinin arkası da dahil olmak üzere, parmaklarının arasına ve parmak uçlarına kadar sabunu nasıl sürmeleri gerektiğini gösterin. Çocuklarınızı "Mutlu Yıllar" şarkısının tamamını iki kez (yaklaşık 20 saniye) söylemeye teşvik edin, böylece ellerini temizlemek için ihtiyaç duydukları zamanı harcarlar.

Sosyal mesafeye dikkat edin. Çocuğunuzun ve evinizdeki herkesin, evinizde yaşamayan kişilerle yakın temastan (yaklaşık 6 fit veya 2 metre içinde) kaçındığından emin olun. Semptomları olmayan kişiler virüsü yayabileceğinden, yüz yüze oyun buluşmalarından kaçınmak en düşük riski oluşturur. Aynı  önleyici tedbirleri uygulayan arkadaşlarla ara sıra yüz yüze oyun buluşmaları yapmak orta derecede bir risk oluşturur. Bu tür oyun buluşmalarına izin veriyorsanız, onları dışarıda tutun ve çocukların birbirlerinden 2 metre uzakta durduklarından emin olun. Çocuğunuza bu mesafeyi bir kapının veya bir yetişkinin bisikletinin uzunluğu olarak tanımlayabilirsiniz. Çocuğunuzun COVID-19 riskini azaltmak için, basketbol gibi ortak ekipman gerektiren veya fiziksel mesafeye uymayan faaliyetlere katılmasını sınırlandırmayı düşünebilirsiniz. Çocuğunuzu, telefon görüşmeleri veya görüntülü sohbetler yoluyla arkadaşlarınızla ve sevdiklerinizle iletişim halinde olmaya teşvik edin. Çocuğunuzu meşgul etmek için sanal aile yemekleri, oyun geceleri veya oyun günleri düzenlemeyi düşünün.

Evinizi temizleyin ve dezenfekte edin. Masalar, kapı kolları, sert arkalıklı sandalyeler, ışık anahtarları, uzaktan kumandalar, elektronik cihazlar, kulplar, masalar, tuvaletler ve lavabolar gibi sık dokunulan ortak alanlarda her gün yüzeyleri temizleyin. Ayrıca, bebeğin alt değiştirme masası gibi kolayca kirlenen alanları ve karyola, oyuncak sandığı ve oyuncaklar gibi çocuğunuzun sık dokunduğu yüzeyleri temizleyin. Çocuğunuzun ağzına koyduğu oyuncakları temizlemek için sabun ve su kullanın. Sabunu duruladığınızdan ve oyuncakları kuruttuğunuzdan emin olun. Çocuğunuzun yatak takımını ve yıkanabilir peluş oyuncaklarını gerektiği gibi mümkün olan en sıcak ortamda yıkayın. Çocuğunuzun eşyalarına dokunduktan sonra ellerinizi yıkayın. COVID-19'lu bir bebeğe bakıyorsanız, bezini değiştirdikten veya bebeğin yatağını, oyuncaklarını veya şişelerini tuttuktan sonra ellerinizi yıkayın.

Bez yüz maskeleri takın. CDC, kalabalık bir etkinlik gibi COVID-19 bulaşma riskinin yüksek olduğu kapalı kamusal alanlarda ve açık havada yüz maskesi takılmasını önerir. Daha fazla maske gereksinimi, tamamen aşılanmış veya aşılanmamış olmanıza bağlı olarak farklılık gösterir. Çocuğunuz 2 yaşında veya daha büyükse, COVID-19'un başkalarına yayılmasını önlemek için evinizde yaşamayan kişilerin yanındayken bez yüz maskesi takmasını sağlayın. 2 yaşından küçük bir çocuğa, solunum problemi olan bir çocuğa veya maskeyi yardımsız çıkarmasına engel olacak bir rahatsızlığı olan bir çocuğa yüz maskesi takmayın.

Ayrıca çocuğunuzun aşılarını takip edin. Bu özellikle 2 yaşın altındaki bebekler ve küçük çocuklar için önemlidir. COVID-19'a neden olan virüsü kapma korkusunun, diğer ciddi hastalıkları önlemek için çocuğunuzun aşılarını yaptırmasına engel olmasına izin vermeyin. Uygun çocuklara diğer aşılarla aynı gün içinde bir COVID-19 aşısı yapılabilir.

COVID-19 virüsünün yayılmasını önlemek için yönergeleri takip etmek özellikle çocuklar için zor olabilir. Sabırlı olup iyi bir rol model olursanız, çocuğunuzun istediklerinizi yerine getirmesi daha olası olacaktır.

İştahsız Çocuklar...

İŞTAHSIZLIĞI OLAN ÇOCUĞA YAKLAŞIM    

İştah yiyeceklere karşı duyulan istek olarak tanımlanırken, iştahsızlık ise yiyeceklere karşı isteksizlik durumu olarak tanımlanabilir.

İştahsızlık, her yaş grubunda görülebilmekle beraber, özellikle okul öncesi çocuklarda (1 ila 6 yaş arası) daha sık görülmektedir. Büyüme geriliği olmayan çocukların %30’unda, büyüme geriliği olan çocukların ise %80’inde iştahsızlık saptanmıştır.

İştahsızlığın tek bir nedeni bulunmamaktadır. Bir çok organik (fiziksel) ve organik olmayan (psikolojik) durum iştahsızlığa sebep olabilir. Bu nedenle iştahsız olduğu düşünülen çocuklar uzman gözü ile değerlendirilmeli, iştahsızlığın altında yatan nedenler araştırılmalı ve tedavi ona göre planlanmalıdır.

Organik Nedenler

İştahsızlığın altında yatan organik nedenler vücuttaki çeşitli fiziksel ve metabolik problemlerden kaynaklı olarak ortaya çıkmaktadır. Doğuştan gelen kalp hastalıkları, nörolojik problemler, akut ve kronik enfeksiyonlar, gastroözefajiyal reflü, sindirim bozukluğu, kistik fibrozis, kronik karaciğer ve böbrek hastalıkları gibi birçok hastalık iştahsızlığa sebep olabilecek organik nedenler  arasındadırlar.

İştahsızlık gelişiminin, yarıdan daha az bir kısmının organik nedenlerden kaynaklandığı bilinmelidir. Çeşitli tanı ve laboratuvar testleri ile iştahsızlığın altında organik bir neden varlığı sorgulanmalı ve var ise öncelikli hedef bu hastalığın tedavisi olmalıdır. Organik nedenler, aşağıda farklı başlıklar altında incelenmiştir.

Parazitler ve Diğer Mide Barsak Sistemi Enfeksiyonları:

Bağırsak parazitleri iştahsızlığın çocuklardaki önemli nedenlerinden biridir. Parazitler ya direk yolla ya da demir eksikliği ve vitamin B12 eksikliği gibi metabolik problemlere  neden olarak iştahsızlığa yol açabilmektedirler. Eğer ki çocuğunuzda iştahsızlığın yanısıra karın ağrısı, gece ağızdan salya akması ve popoda kaşıntı gibi şikayetler varsa bunun nedeninin parazitler olması çok olasıdır.

        Ayrıca mide ve barsak enfeksiyonları da çocuklar arasında önemli bir iştahsızlık nedenidir. Bu gibi çocuklarda iştahsızlığın yanısıra kusma, karın ağrısı, ishal ve ateş şikayetleri de olabilmektedir.

Kabızlık:

Dışkılamada zorluk olarak tanımlanabilen kabızlık özellikle çocuk hastalarda iştahsızlığın önemli bir nedenidir. Eğer bir çocukta kabızlığın yanısıra iştahsızlık da varsa öncelikli olarak kabızlık tedavi edilmelidir.

Yutma Güçlüğü:

Yutma güçlüğü, özellikle bebek ve henüz konuşamayan çocuklarda iştahsızlık ve besin reddinin önemli bir sebebidir. Yutma güçlüğünün nedeni besin alerjisi, mide reflüsü, yemek borusu ve midenin yapısal anomalileri olabilir. Bu durumda çocuk yemek yediği zaman ağrı hissedeceğinden beslenmek istemez.

Gelişimsel Gerilik/Nörolojik Hastalıklar:

Nörolojik hasardan dolayı yapısal bir bozukluğu olan çocuklarda iştahsızlık ve yemek seçimi görülebilmektedir. Yiyeceklere karşı olan bu aşırı seçicilik ve isteksizlik motor fonksiyonların gelişiminin gecikmesinden kaynaklanabilmektedir. Gelişim kusurları nedeniyle yemek seçen ve bazı yiyeceklere karşı iştahsızlık geliştiren çocuklar genellikle her tür yiyeceği ağızlarına alabilir ancak ağza alınan yiyecek yapısının kendine uygun olmayan bir nesne olması nedeniyle kusma eğiliminde olabilirler. Gelişimsel geriliği olan çocukların genellikle katı gıdaları reddetme eğiliminde oldukları bilinmektedir.

Demir Eksikliği:

Çocuklarda demir eksikliğinin bir sonucu olarak da iştah azalması görülebilmektedir. Ülkemizde yapılan bir çalışmada iştahsızlık nedeni ile çocuk polikliniğine başvuran çocukların 1/3’ünde demir eksikliği saptanmıştır. Yapılan değerlendirilmelerin sonucunda demir eksikliğine bağlı görülen iştahsızlığın, iştah baskılayıcı hormonların düzeylerinin artmasından kaynaklı olabileceği gösterilmiştir. Demir eksikliği olan iştahsız çocuklarda demir tedavisi ile iştahta normale dönme gözlenmiştir.

Vitamin B12 Eksikliği:

        Unutkanlık, kalp çarpıntısı, güçsüzlük, duygu durum bozuklukları (depresyon ve aşırı sinirlilik hali), dikkat eksikliği ve odaklanma sorunu, üşüme, halsizlik , yorgunluk gibi temel şikayetlerin yanısıra B12 vitamini eksikliğinin belirtileri arasında iştahsızlıkta bulunmaktadır. 

Çinko Eksikliği:

Hücre büyümesi, farklılaşması ve bağışıklık sisteminde önemli rol oynayan bir element olan çinkonun eksikliğinin bebek ve çocuklarda iştah kaybına neden olduğu bilinmektedir. Çinko eksikliği belirtileri arasında iştahsızlık ilk sıralarda yer almaktadır. Çinko eksikliği önemli bir iştahsızlık nedeni olduğu için sıklıkla çocuk polikliniklerinde çinko içeren preparatlar önerilmektedir.

Enfeksiyonlar:

Genel olarak tüm enfeksiyon hastalıklarında (üst ve alt solunum yolu enfeksiyonları, mide-barsak enfeksiyonları, idrar yolu enfeksiyonları vs.) olabilen iştahsızlık, hastalık düzeldikten sonra geri gelir. Yani akut enfeksiyonlara bağlı iştahsızlık durumu geçicidir. Kronik (süreğen) enfeksiyonlarda iştahsızlık sürekli hal alabilir.  

Organik Olmayan/Psikolojik Nedenler

Organik olmayan nedenler özellikle davranışsal özellikte olan ve herhangi bir fiziksel hastalıkla ilişkisi olmayan nedenlerdir. Ailenin yetersiz beslenme bilgisi, bakım eksikliği veya bakım veren kişi ile çocuk arasındaki iletişim bozukluğu gibi psikososyal faktörler örnek olarak verilebilir.

İştahsızlığın altında yatan nedenler duygusal olarak anne bakımına gereksinimden, anneye öfke göstererek dikkatini çekmekten ya da yaşla beraber artan özerklik gösterme ihtiyacından da kaynaklanabilmektedir. Bu çocuklarda uygun beslenme davranışlarını yerleştirme girişimlerinden önce psikolojik doyum sağlanmalıdır.

Bunun yanı sıra, psikolojik nedenlere bağlı olarak gelişen iştahsızlık ve yeme bozukluğu durumunun sıklıkla aile veya bakım veren kişi ya da kişiler tarafından yapılmış anormal beslenme uygulamaları ile başladığı belirtilmektedir. Bu uygulamaların devam etmesi çocuktaki iştahsızlığı daha da arttırarak kısır bir döngü oluşmasına neden olmaktadır.

Ebeveyn veya bakım veren kişi tarafından uygulanan ve iştahsızlığa yol açabilecek yanlış beslenme davranışlarının başlıcaları şunlardır:

  • Gece Beslenme: Uyanıkken yiyecekleri reddedeceği / az miktarlarda tüketeceği için uyurken beslemektir.
  • Baskıcı Yaklaşım (Zorla Beslenme): Reddetmeye rağmen sürekli beslemeye, başka bir parça daha vermeye çalışmak. Bunu güç kullanarak yapmaya çalışmak.
  • Mekanik Besleme: Düzenli olarak planlanan zamanlarda (saat başı, 3 saatte bir vs.) açlık işaretlerini görmezden gelerek bebeği beslemeye çalışmaktır.
  • Koşullu Dikkat Dağınıklığı: Yemekleri dikkat dağıtarak yedirmektir. Çocuk dikkat dağınıklığı olmadan yemek yemez ve gıdaya ilgi göstermez.
  • Uzatılmış Yemekler: Genellikle 30 dakikadan fazla süren yemek yedirme süreleridir.

Bebek ve çocuğun doğuştan gelen gıda tercihleri ve tat algılamasının (damak tadı) gelişimi, belirli gıdaları kabul etmede engel oluşturabilmektedir. Dolayısıyla, bir çocuğun kendisine sunulan yeni gıdaları reddettikleri zaman tüketmeleri için baskı yapmak ters etki yaratabilmektedir. Çocuğun yiyecek seçmesi her zaman iştahsızlık olarak yorumlanmamalıdır.

Stresli bir beslenme ortamı, çocuğun yeni gıdalara olumlu yanıt vermesini engellemektedir.

İştahsızlık ile karışan bazı durumlar vardır. Bunlardan beslenme korkusu (gıda fobisi); çocuğun tadını bilmediği yeni gıdalara karşı besin reddi olarak tanımlanmaktadır. Yaygınlığının %40-60 arasında değiştiği bildirilmiştir. Seçici yeme ise; çocuğun hem tanıdığı hem de ilk defa denenen bir çok gıdaya karşı reddi olarak tanımlanmaktadır. Genellikle besin çeşitliliği olmayan diyetlerin bir sonucu olduğu belirtilmektedir. Her iki durumda doğru bir yaklaşım ile düzeltilebilmektedir.

Üç temel beslenme güçlüğü olan iştahsızlık, yemek seçme ve beslenme korkusu durumlarının ayrımı iyi yapılmalı altında yatan nedenler gerek fiziki muayene gerek laboratuvar testleri gerekse ailenin ve/veya bakım verenin gözlemi yapılmalıdır. Her bir durumun ayrı ayrı görülebileceği gibi aynı anda da görülebilmektedir.

İştahsızlık tedavisinde öncelikle ebeveyn çocuğun kendi açlık tokluk algısının olduğuna ikna edilmelidir. Sonrasında iştahsızlığın altında yatan organik bir neden varlığı değerlendirilmeli buna göre tedavi ve beslenme planı belirlenmelidir. Organik bir neden varlığı yok ise, çocuğun büyüme ve gelişme durumuna, karakteristik özelliklerine ve iştahsızlık sınıflanmasına göre çeşitli beslenme önerilerinde bulunulabilir. İştahı kısıtlı enerjik bir çocuk için açlığı teşvik edici beslenme programı uygulanabilir. Ana ve ara öğün sayıları en fazla 5 öğün olacak şekilde planlanmalı, ve öğün aralarında su dışında herhangi bir sıvı verilmemelidir. Aile yemek zamanı ve düzeni konusunda rol model olmalıdır. Özellikle çocuğun sevdiği bir kişi tarafından beslenmesi çocuğu yemeye özendirebilir.

Seçici beslenme davranışı olan bir çocukta sorunun çözümünde bir yiyeceği 8-15 kez zorlamadan sunmanın işe yaradığı belirtilmektedir. Yiyecekleri çocuğun dikkatini çekebilen, sevdiği şekiller vererek hazırlama; hatta hazırlama aşamasında çocuğu da dahil etme genellikle fayda sağlamaktadır. Temel öncelik besin çeşitliliğini arttırma olmalıdır. Bu anlamda birbiri yerine geçen gıdalar denenebilir.

Diğer bir beslenme güçlüğü olarak tanımlanan beslenme korkusu bulunan çocuklarda sorunu çözmedeki temel amaç, beslenme / yeme ile ilgili kaygıyı azaltma olmalıdır. Özellikle bebeklerde ve henüz konuşamayan küçük çocuklarda ağlama nedeninin beslenme kaynaklı olup olmadığına dikkat edilmelidir. Yanlış algılanan ağlama durumlarında bebeğin ihtiyacı güven duygusunun arttırılmasıdır. Ciddi ve aşırı düzeydeki beslenme korkusunda korku nedeninin bulunması en temel sebep olmalıdır.Bazı çocuklarda, katı yiyeceklere daha erken geçiş yararlı olabilmektedir.

Sonuç Olarak:

İştahsızlık, yemek seçiciliği ve besin fobisi gibi beslenme güçlükleri, özellikle bebeklerde ve küçük çocuklarda çok yaygın sağlık problemleridir. Her bir beslenme güçlüğünün altında önemli fizyolojik sebepler olabileceği gibi psikolojik durumlardan da kaynaklanabilmektedir. Sorunun altında yatan nedenlerin çoğunluğunun organik olmayan nedenlerden kaynaklanmasına rağmen, özellikle büyümekte olan küçük çocuklarda, öncelikle detaylı bir beslenme öyküsü alınarak, belirtiler ve bulgular değerlendirilerek, derinlemesine inceleme ve fizik muayene yoluyla altta yatan herhangi bir organik neden varlığı dışlanmalıdır. Organik nedenlerin saptanması durumunda öncelikli olarak bu durumların tedavisi gerekmektedir.  

Bunların yanı sıra, gelişen beslenme sorunlarında çocuğun yaşına uygun enerji ve besin öğelerini içeren bir beslenme programı, beslenme sorununun etkili bir şekilde tedavi edilmesini destekleyebilir.

İştahsızlık İle İlgili Öneriler:

  1. Süt, meyve suyu, su, kola, çay gibi yiyeceklerin tüketim sıklığı ve miktarı belirlenmelidir. Pek çok çocuk yemek yerine içmeyi tercih eder ve kolayca doygunluk hisseder. Böyle durumlarda yemekten 1 saat önce ve yemek sırasında sıvı alımının sınırlandırılması gerekir.      
  2. Çocuk halen biberon ile besleniyorsa, biberonu bardakla değiştirmek gerekir. Böylece çocuğun sıvı alımı kendiliğinden azalır.
  1. Sütü fazla miktarda tüketen çocuklarda iştahsızlık dışında kansızlık ve kabızlık gibi sorunlar görülebilir. Günde 2 bardak süt yeterlidir.    
  2. Çocuğun besin seçimindeki öncelikleri dikkate alınarak farklı çeşitte besinler sunulmalıdır.

                          

  1. Yemek porsiyonları annenin isteklerine göre değil çocuğun gereksinimlerine göre düzenlenmelidir.    
  2. Bir öğünde verilen besin reddedildiyse tamamen farklı bir besin Onun da reddedilmesi durumunda bir sonraki öğüne kadar herhangi bir besin verilmeden beklenmelidir.
  3. Ara öğünlerin küçük porsiyonlar halinde olmasına dikkat edilmelidir. Aksi takdirde bir sonraki ara öğünün yenmesi engellenmiş olur.
  4. Herhangi bir nedenle ödül olarak şeker ve tatlı türünden besinlerin verilmemesine özen gösterilmelidir.
  1. Yiyecekler çocukların kolay yiyebileceği türden ve büyüklükte hazırlanmalıdır.                                                                          
  2. Grup halinde yaşıtları ile beraber yemek yemek ya da arkadaşının evinde, restoranda, piknikte yemek, seçici beslenen çocuklarda olumlu yeme davranışının gelişmesine yardımcı olabilir.
  3. Geçici olarak bir yiyeceğe düşkünlük veya reddetme okul öncesi dönemde görülen yaygın bir sorundur. Normal gelişimin bir parçası olarak kabul edilen bu durum çocuğun bağımsızlığının bir ifadesidir.
  4. Reddetme durumunda çocuk yeme konusunda zorlanmamalı, reddedilen besin bir süre sonra tekrar denenmelidir. Aksi takdirde durum daha da kötüleşebilir.   

Sonuç olarak, çocukluk döneminde görülen ve erken dönemde müdahale edilmeyen iştahsızlık durumu, ilerleyen yaşlarda hem beslenme tarzını hem de beslenme ile ilgili davranış biçimlerini etkilemektedir. Bu nedenle, iştahsızlığa neden olacak etkenler erken dönemde belirlenmeli, çocuğun büyümesi ve gelişmesi yakından izlenmelidir. İştahsızlık sorununun çözümünde doktor, diyetisyen, psikiyatrist, psikolog, sosyal hizmet uzmanı aile ile birlikte çok yönlü bir yaklaşım içinde birlikte hareket etmelidir.

  

  “Hiçbir çocuk inadı nedeni ile açlıktan ölmemiştir”

Gripten Korunma Yolları Nelerdir?

Grip, genellikle sonbahar sonu, kış ve ilkbahar başına kadar olan dönemlerde daha sık görülen, burun, boğaz hatta bazen de akciğerlere yerleşebilen, influenza virüslerinin neden olduğu oldukça bulaşıcı bir solunum yolu hastalığıdır. Yılın aynı aylarında olmasından dolayı mevsimsel grip adını da almaktadır.

Grip hastalığından korunmada en etkili yöntem grip aşısıdır. Grip aşısı dışında da bazı önlemler korunmada etkilidir. Özellikle kişisel hijyen kurallarına dikkat etmek ve ellerin bol su ve sabunla yıkanması çok önemlidir.

  • -Gripli kişilerle temastan kaçınılmalıdır.
  • -Ağız, burun ve gözlere kirli eller ile temas edilmemelidir.
  • -Gripli kişilerin temas ettiği veya virüsün bulaşmış olabileceği sık kullanılan veya dokunulan yüzeyler sık sık temizlenmelidir. Bu yüzeylerin sık temizlenmesi ve ellerin sık sık yıkanması bulaşma riskini azaltacaktır.
  • -Grip mikrobunun yayılmasını engellemek için kapı kolları, oyuncaklar, masalar, banyo yüzeyleri, mutfak tezgahı gibi yüzeyler günlük temizlikte kullanılan temizlik malzemeleri ile temizlenmelidir. Özellikle oyun alanlarında kullanılan oyuncakların sık sık temizlenmesi faydalı olacaktır.
  • -Grip mevsiminde AVM oyun parklarının kullanılmaması, toplu alanlarda vakit geçirilmemesi faydalı olabilir.
  • -Misafirlikte, ilk karşılaşmada yanak yanağa öpüşmek yerine tokalaşmak ve tokalaşma sonrası ellerin yıkanması veya kolonya ikram edilmesi faydalı olabilir.
  • -Gripli kişilere ait eşyalar temizlenmeden veya yıkanmadan başkası tarafından kullanılmamalıdır.
  •  
  • grip

D vitamini eksikliği (Video İçin Tıklayın.)

Çocukları mevsimsel gripten korumanın en iyi yolu aşılanmadır. Özellikle risk grubunda olan; alerjik bünyeli, astım, bronşit olan ve zatürre geçirmiş yani sık hastalanan çocuklar ya da okul çocukları mutlaka aşılanmalıdır. Kış mevsiminde güneş ile olan temas azaldığından dolayı hem çocuklarda hem de yetişkinlerde D vitaminin azaldığı görülmektedir. D vitaminin az olması da hastalıklara davetiye çıkarmaktadır. Doktor tavsiyesiyle eksik olan kan düzeyine bakılarak, yaşa uygun bir şekilde D vitamini damla olarak verilmelidir. D vitamini doktor önerisiyle alınmalı, aileler bu konuda kendi istekleri doğrultusunda çocuğa D vitamini vermemelidir.

  •   GRİP Videolarımızı alttaki linklere tıklayarak izleyebilirsiniz.

* Çocuklarda İnfluenza (Grip) Enfeksiyonu.

* Çocuklarda İnfluenza (Grip) Belirtileri Nelerdir? 

* Çocuklarda Grip Aşısı. 

Tamamlayıcı Beslenme...

Tamamlayıcı Beslenme

(Ebeveynler İçin Öneriler)

Annenin gebelik döneminden itibaren bebeğinizin ilk iki yılındaki beslenmesi; yani bebeğin ilk 1000 gün içerisindeki beslenmesi tüm yaşamındaki sağlık durumunu etkilemektedir.

Tamamlayıcı Beslenme Nedir?

 Tamamlayıcı beslenme; tek başına anne sütünün yetersiz kaldığı dönemde bebeğinizin besinsel gereksinimlerini karşılamak için anne sütü ile birlikte, anne sütü veya formül mama dışında gıdaların verilmesidir.

Tamamlayıcı Besine Ne Zaman Başlanmalıdır?

Anne sütü ilk 6 ay bebeğin tüm ihtiyaçlarını tek başına karşılar. Anne sütü, bebeğin sağlıklı gelişimi için çok önemlidir. Anne sütü ayrıca anne ve bebek arasındaki duygusal bağın pekişmesini sağlar.

6. aydan sonra da anne sütü bebeğinizin temel besin kaynağı olmaya devam eder. Fakat 6. aydan sonra bebeğinizin enerji ve besin ihtiyacı artar. Bu nedenle 6. aydan sonra tamamlayıcı besinlerle anne sütünün desteklenmesi gerekir.

Bazı anne sütünün yetersiz olduğu istisnai durumlarda ise en erken 4. ayın bitiminde de tamamlayıcı besine geçilebilir. 4. aydan önce tamalayıcı besin verilmesi alerji riskinin yanısıra; bebeğinizin böbrek ve barsaklarının hazır olmaması nedeni ile sakıncalı olabilir.

6. aydan sonra bebek, artık anne sütünden daha yoğun ve kıvamlı besinlere alıştırılmaya başlanmalıdır. Bebeğe istenirse yoğurt, sulu muhallebilerle ilk geçiş sağlanabilir. Buradaki amaç; bebeği muhallebiyle beslemek değil, sütten daha kıvamlı, yoğun besini yutturmaya alıştırmaktır. 1-2 hafta sonra artık daha pütürüklü sebze/ meyve pürelerine geçiş daha kolay olacaktır.

Tamamlayıcı besine başlama hem bebeğin artan besin ihtiyaçlarının karşılanması hem de beslenmeyle ilgili ağız becerilerinin (yutma, çiğneme gibi) geliştirilmesi için çok gereklidir.

Tamamlayıcı Besinlere Başlarken Dikkat Edilecek Konular Nelerdir?

  • Tamamlayıcı besinler mutlaka ayrı bir öğün olrak ve bebek aç iken
  • Her yeni tamamlayıcı besin tek başına
  • Bebeğe verilecek tamamlayıcı besin önce çok az denenmeli ve miktarı kademeli olarak arttırılmalıdır. Örneğin; ilk gün 1 tatlı kaşığı, 2. gün 1 yemek kaşığı, 3. gün 2 yemek kaşığı gibi…
  • Tadından hoşlanmadığı bir besini bebeğinize zorla vermeye çalışmayınız.
  • Tamamlayıcı besinleri bebeğinize kaşık veya bardakla veriniz, biberon kullanmayınız.
  • Tamamlayıcı besinlerin temiz olmasına dikkat ediniz.
  • Besinleri parçalarken metal rende veya blender kullanmayınız. Bunun yerine cam rende kullanınız.
  • Bebeğinize vereceğiniz her besinin doğal ve taze olmasına dikkat ediniz. Ayrıca verdiğiniz besinin o mevsime uygun olmasına dikkat ediniz.
  • Konserveler, dondurulmuş ve paketlenmiş yiyecekler, hazır meyve suları, kolalı içecekler, hazır çorbalar, içine boya, tatlandırıcı veya aroma katılmış besinler bebeğiniz için uygun değildir; asla vermeyin.
  • Hazırladığınız yiyecekleri oda ısısında 2 saatten fazla bekletmeyin, buzdolabında muhafaza edin.
  • Taze sıkılmış meyve sularını sadece hazırladığınız öğün için bebeğe verin.

Tamamlayıcı Besine Geçerken Altın Kural!!!

  1. Tamamlayıcı besine geçtiğinizde hangi yemeğin ne zaman verileceğine bebeğe bakan karar vermelidir.
  2. Yemeği yiyip-yemeyeceğine veya ne kadar yiyeceğine bebek karar verir.

Unutmayın; bebeğinizi yemek konusunda zorlamak iyi bir fikir değildir; ileride yeme ve iştah problemlerine yol açar.

Tamamlayıcı Besine Geçerken Bebeğin Hazır Olduğunu Nasıl Anlarsınız?

  • Bebeğinizin  sizin yediklerinize ilgi göstermesi,
  • Siz yemek yerken sizi izlemesi,
  • Uzanmaya çalışması, hatta bazen ağzını oynatması ve şapırdatması,
  • Bebeğinizin desteksiz oturabiliyor olması,
  • Bebeğinizin tamamlayıcı besine geçtiğinde ağzına aldığı besini ağzında çevirebiliyor ve geriye itebiliyor olması,

bebeğinizin tamamlayıcı besine geçme konusunda hazır olduğunun başlıca belirtileridir.

İlk Verdiğiniz Besinler Neler Olmalıdır?

Yoğurt ve Peynir:

  • Yoğurt başlangıç için ideal bir tamamlayıcı besindir. İnek sütünün aksine 4-6. aylarda başlayabilirsiniz. Unutmayınız ki; 1 yaşından önce bebeğinize inek sütü vermemelisiniz.
  • Pastörize sütten elde edilen peynir de iyi bir protein ve kalsiyum kaynağıdır. 6. aydan itibaren bebeğinize verebilirsiniz. Tuzsuz olmasına dikkat etmelisiniz.

Muhallebi:

  • Genelde pirinç unu ile yapılmış muhallebilerin besleyici değeri zayıf olduğundan ilk olarak tam yulaf unundan muhallebiyi deneyebilirsiniz.

Sebze püresi/ Çorbası

  • Sebze çorbası için seçilen sebzeler mevsim sebzelerinden seçilmelidir.
  • Allerji riskine karşı 1 sebze çeşidiyle başlanmalı ve 3 gün bekleme kuralına uyarak içeriği yavaş yavaş zenginleştirilmeli.
  • Sebzelerin besleyici değerlerini kaybetmemeleri için pişirme şekline ve saklanma koşullarına özen gösterilmelidir.
  • Pürenin/ çorbanın hafif pütürüklü olması önemlidir.
  • Sebzeleri bebeğinizin kabullemesi için en az 8-10 defa denemeniz gerekmektedir.

Meyve Püresi:

  • Vitamin deposu meyveleri ilk ek gıda olarak da başlayabilirsiniz.
  • 3 gün kuralı meyveler için de geçerlidir.
  • Besin değerlerini koruyabilmek için püre haline getirirken cam rende tercih edin ve püre haline gelince hemen kullanın.

3 Gün Kuralı nedir?

Yavaş yavaş tamamlayıcı gıdaya başlayan bebeklerinize bir gıdayı ilk defa veriyorsanız yeni gıdayı denediği günden 3 gün sonra farklı bir gıdayla tanıştırın. Böylelikle geçen 3 gün içinde ;

*Alerjik reaksiyonları

*Olası yan etkileri ve hangi belirtinin hangi yiyecekten kaynaklandığını kolaylıkla anlayabilirsiniz.

Bebeğiniz Ne Kadar Katı Gıda Almalı?

İlk gün 1 tatlı kaşığı, bebeklere özel bir kaşık ile katı gıda verin. Aynı süreci tercihen aynı öğünde birkaç gün boyunca devam ettirin. Alıştıkça miktarı arttırabilirsiniz. Zamanla miktarı artarak yaklaşık olarak 1 çay bardağına kadar ek gıda alıyor hale gelecektir.

6-8. aylarda ek gıda önerileri:

6-8. aylar arasında anne sütüne ilaveten 2 öğün tamamlayıcı besin verilmelidir. Yani günlük  beslenmesinin yaklaşık olarak %70’i anne sütü geriye kalan %30’luk kısmı ise tamamlayıcı besinden oluşmalıdır. Bebeğin demir ihtiyacı fazla olduğu için sebze çorbalarına 1 çorba kaşığı yağsız dana kıyma eklenebilir. Böylelikle bebeğiniz kırmızı etle de tanışmış olur. Sebzelerle birlikte haşlandıktan sonra önce tel süzgeçten geçirilip, ardından çatalla ezebilirsiniz. ’’Blender’’ kullanılmamalıdır. Sebzelerden; havuç, kabak, patates, yeşil yapraklı sebzeler öncelikle verilebilir.

Yumurta Sarısı:

     Kolesterol, protein ve A vitamini bakımından zengindir. Yumurtanın alerji riski yüksek olduğundan dolayı 6-7. ayda haşlanmış yumurtaya 1/8 oranında başlanarak miktarı kademeli olarak arttırılır. 8 günde tam yumurta sarısına ulaşılır. Yumurta kayısı kıvamında hazırlanır. Yumurtanın beyazı 11. aydan önce verilmemelidir.

Diğer Besinler:

7-8. aylarda dana eti, köftenin yanısıra balık ve tavuk/hindi eti de başlayabilirsiniz.

  • 7-8. aylarda nişastalı besinler pilav, makarna Sindirim sistemleri bu besin maddelerini sindirebilecek kapasiteye sahiptir. Çiğnemeyi öğrenen bebek tarafından kolayca tüketilebilirler.

6-8. Aylarda Verilebilecek Besinler (liste halinde)

  • Meyveler: Elma, avakado, kayısı, muz, mango, nektarin, şeftali, armut, erik, mor erik, balkabağı
  • Sebzeler: Havuç, yeşil fasülye, bezelye, kabak, patates, yeşil yapraklı sebzeler
  • Tahıllar: Buğday, arpa, yulaf, pirinç
  • Et ve süt: Yoğurt, peynir, tereyağı, kefir, yumurta sarısı, kırmızı et

9-12. Aylarda Tamamlayıcı Besin Önerileri:

9-12. aylar arasında anne sütüne ilaveten 3 öğün tamalayıcı besin verilebilir. Bebeğinizin günlük beslenmesinin %50’sini anne sütü, geri kalan %50’sini ise tamamlayıcı besin olarak vermenizde fayda vardır. Bu aylarda bebekleriniz, aile sofrasına oturabilir ve sizin için hazırlanmış besinleri tüketebilirler.

Bu dönem de amaç; bebeğin erişkin diyetinde yer alan besinlere bilinen tatlarıyla alıştırılmasıdır. Bir yaşına kadar her türlü yiyeceğin lezzetine alıştırılmış bir bebekte iştahsızlık az görülür.

9-12. Aylarda Verilebilecek Besinler (liste halinde)

6-8 ay arasında verilen besinlere ilave olarak;

  • Meyveler: Üzüm, kiraz, kavun-karpuz, incir, kivi, hurma, portakal, mandalina, çilek, greyfurt, nar
  • Sebzeler: Kereviz, karnabahar, domates
  • Sebzeler: Havuç, yeşil fasülye, bezelye, kabak, patates, yeşil yapraklı sebzeler

1 Yaşından Önce Başlanmaması Gereken Besinler Nelerdir?

Susam (tahin), bal, kakao, yaban mersini, zeytin, kaymak, yumurta beyazı, tuz ve şekere 1 yaşından önce başlanmamalıdır.

Bebeğinizin Doyduğunu Nasıl Anlarsınız?

Bebeğin yediği miktar her gün değişebilir. Bebeğin doyup-doymadığını verdiği birtakım sinyallerle anlayabiliriz:

  • Bebeğiniz mama sandalyesinde geriye doğru eğiliyorsa,
  • Kaşığı uzattığınızda ısrarla kafasını çeviriyorsa,
  • Kaşığı uzattığınızda ağzını açmıyorsa,
  • Yemeğiyle/kaşığıyla oynamaya başladıysa,

muhtemelen yemeğe devam etmek istemiyordur.

Bebeğinize Ne Kadar Su Vermelisiniz?

Tamamlayıcı besinlere başladıktan sonra 3 saatte bir veya her beslenme sonrasında sunarak, bebeğinize su içmeye çalışabilirsiniz. Böylelikle zamanla miktarı artacaktır. Yemeklerden önce verilen su karnın şişmesine ve yetersiz beslenmesine neden olur. Bu nedenle yemeklerden sonra su vermenizde fayda vardır.